ZİHNİN HAYAL KURMA GÜCÜ ÖZGÜR MÜDÜR?

Zihnin Doğası ve Kökeni – 17. Önerme ve Onun Sonucu Üzerine

17. Önermenin Sonucu: Zihin, insan bedeninin vaktiyle etkilenmesine yol açmış olan dış cisimleri, bu cisimler artık varolmasa bile hala varmış gibi görebilir.

Spinoza bu önerme sonucunu kanıtlarken doğadaki cisimlerin hallerinin fiziksel özelliklerini doğruca uyguluyor. Bunu yapmasına engel olacak bir durum yok, çünkü zaten fiziki doğada hüküm süren nedensellik yasalarının insanın beden ve zihin kompleksinde de geçerli olduğunu önceden kabul ediyor. Elbette bu tümdengelimsel dayanımlar bize ‚insanın sıvı kısımlarının ve yumuşak kısımlarının‘ ne olduğunu açıklamıyor. Ancak buradaki belirsizlik yüzünden 1600 yıllarında yaşamış bir filozofla fizik üzerine kavga etmeyeceğim.

17. önerme ve onun sonucu, zihnin hayal kurma gücünün geçmiş deneyimlere edilgin olduğunu gösteriyor. Geçmişte bizde iz bırakan belli durumların yeniden imgesel olarak üretimi, gerçekten de bize bağlı ilerlemiyor. Zihinde iz bırakan belli deneyimlerin kendisinin veya yarattığı duyguyu uyandıracak koşulların yeniden zihinde canlandırılması, bizde iz bırakan o biricik etmene bağlı olarak belirleniyor.

Peki zihnin hayal kurma gücü özgür olsaydı? Böyle bir özgürlüğün imkanı sanırım doğduktan sonraki ilk dakikalara geri dönmekten geçiyor. Öyle taze bir zihin düşünelim ki, henüz hiçbir fiziksel deneyimle şekillenmemiş olsun. Öyle ki, zaman kavramının oluşması için bile gereken deneyim birikimi gerçekleşmemiş olsun. (Bunu kavrayabilmek için aynı kitaptaki 44. Önerme‘nin 1. Önerme Sonucu‘na bakılabilir) İnsanın zihninde varmış gibi canlandırdığı şeylerin oluşması için gereken deneyimsel birikim bu bebekte olmayacağından, hayal kurması da imkansız olacaktır.

Sonuç olarak, hayal kurma eyleminin öncülü, doğadaki diğer şeylerle kurduğumuz ilişkiden bizim zihnimizde kalan izlerdir. Bu iz ne kadar derin ise, canlandırılan hayalin imgesi de o derece sağlam olacaktır.

17. Önerme Sonucu‘ndan bir kesitle bitirelim:

„Burada, yanılgının ne olduğunu göstermekle işe başlayacak olursam, kendi başlarına ele alındıklarında hayal gücünün edimlerinin hiçbir yanılgı içermediğine dikkat etmenizi isterim; yani zihin salt hayal ettiği için yanılgıya düşmez, sadece varmış gibi canlandırdığı şeylerin varoluşunu dışlayan bir fikirden yoksun olduğu düşünüldüğünde yanılgıya düşer. Çünkü zihin varolmayan şeyleri varmış gibi hayal ettiği anda, bir şeylerin aslında varolmadıklarını bilebilseydi, kesinlikle bu hayal etme kudreti doğasının bir kusuru olarak değil de bir üstünlüğü olarak görülürdü, hele bir de bu hayal etme kudreti sadece zihnin kendi doğasına bağlı olmuş olsaydı, yani şöyle söylemek gerekirse, zihnin hayal kurma gücü özgür olmuş olsaydı.“